Türkiye, coğrafi konumu ve iklim koşulları itibariyle dünyanın en zengin tarımsal çeşitliliğe sahip ülkelerinden biridir. Ülkemizin bereketli toprakları ve çiftçilerimizin özverili çalışmaları sayesinde yetiştirdiğimiz sebze ve meyveler hem iç tüketimde hem de dünya pazarlarında önemli bir yer tutmaktadır.
Ülke ekonomimiz için hayati öneme sahip olan Yaş Sebze ve meyve sektörü, sadece tarımsal üretimle kalmayıp, aynı zamanda gıda işleme, paketleme, depolama ve lojistik gibi birçok alanı da kapsamaktadır. İhracatımızın önemli bir bölümünü oluşturan sebze ve meyvelerimiz, ülkemizin tanıtımına ve döviz kazanımına büyük katkı sağlamaktadır.
İhracat Potansiyelimiz:
Ülkemizin sahip olduğu iklim avantajı ve tarımsal çeşitlilik, ihracat potansiyelimizi artırmaktadır. Özellikle narenciye, kiraz, çilek, incir, üzüm gibi ürünlerde dünya lideriyiz. Bu potansiyeli daha da geliştirmek için; öncelikle üretimin planlı bir şekilde desteklenmesi gerekmektedir. Geleneksel tarımın yanı sıra, Topraksız Tarıma ağırlık verilmeli ve tarım aletleri, sulama sistemleri ve seracılık gibi alanlarda teknolojik yatırımlar yaparak verimliliği artırmalıyız. Üretim aşamasındaki adımlarla birlikte iyi Pazar araştırmaları ile Hedef pazarların taleplerini ve tüketici davranışlarını analiz ederek ürünlerimizi çeşitlendirmeli ve pazarlama stratejilerimizi buna göre şekillendirmeliyiz. Son olarak ihracatın olmazsa olmazı lojistik altyapıyı güçlendirmeliyiz. Ürünlerimizin tazeliğini koruyarak hedef pazarlara ulaşması, üretim ve işleme gibi büyük öneme sahip.
2024 Yılı ihracat Performansı
Yaş Meyve ve Sebze Sektörü ihracatı 2024 yılının geride bıraktığımız 10 aylık bölümünde yüzde 3.3 artarak 2.6 milyar dolara ulaşmasına karşın, Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına oranla ihracat yüzde 7.2 oranında değer kaybederek, 289.5 milyon dolar olarak gerçekleşti.
UYMSİB olarak bu yıl Ekim ayında 16 milyon 841 bin dolar ihracat gerçekleştirdik. 2024 yılının Ocak-Ekim döneminde ise geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 7,3’lük artışla ihracatımız 181 milyon 804 bin dolar düzeyine ulaştı.
Bu dönemde, en büyük ilk 10 pazarımız sırasıyla Almanya, Hollanda, Rusya, Birleşik Krallık, Avusturya, Polonya, Fransa, Romanya, İsviçre ve İsveç’ten oluştu. Mal gruplarına göre ihracatı değerlendirdiğimizde ise ihracatta ilk sırayı yüzde 17,8 artış ve 43 milyon dolar ihracat ile incir aldı. En çok incir ihraç ettiğimiz ülkeler Avusturya, Hollanda ve Birleşik Krallık oldu.
Ocak-Eylül döneminde en çok ihracat yaptığımız ilk 10 ürün grubumuz sırasıyla, İncir, siyah zeytin, kiraz/vişne, biber, şeftali, domates, armut, yeşil zeytin, mandarin ve nar oldu. Bu dönemde en büyük pazarımız yüzde 41,8’lik pay ve yaklaşık 76 milyon dolar ihracatla Almanya oldu. Bu dönemde Almanya’ya en çok kiraz– vişne, incir ve domates ihracatı gerçekleştirdik.
Sebze ve Meyve İhracatında Karşılaşılan Zorluklar ve Çözüm Önerileri
Uzun yıllar Türkiye tarımsal alanda kendi kendine yeten ülke diyerek kendimizi avuttuk. Ancak gelinen noktada birçok üründe ithalat ağırlık kazanmaya başladı.
Çünkü girdi maliyetlerindeki aşırı artışlar, enerji, gübre, makine ve işçilik maliyetlerindeki artış karşısında uygulanan ekonomi politikalarına bağlı olarak döviz kurunun enflasyonun altında kalması ihracatta gerilemeye yol açarken, doğal olarak üretici de bu gerilemenin olumsuz etkisiyle karşı karşıya kalmaktadır. Öte yandan hızlı ve plansız şehirleşme ile birlikte tarım alanlarının yerleşim merkezi veya sanayi bölgelerine çevrilmesi de tarımsal üretimde gerilemenin kaynaklarından birisi.
Tüm bu olumsuzlukların başlıca nedeni ülkemizde sağlıklı bir tarımsal planlamanın olmamasıdır. Tarım Bakanlığı’nın sektör paydaşlarının da görüşünü olarak kısa orta ve uzun vadeli olmak üzere çok ciddi planlama yapması, hükümetin buna göre destek mekanizmalarını şekillendirmesi ve uygulaması lazım. Kısacası günümüzde tarımın bir devlet politikası haline gelmesi kaçınılmazdır.
Kısacası ülke olarak tercihimizi iyi yapmalı ve ona göre politikalar uygulamalıyız. Doğusunda Uzakdoğu ülkeleri, güneyinde Arap coğrafyası, batısında Avrupa pazarı gibi potansiyel pazarların bulunduğu ülkemiz tarımsal ürün üretiminde ve ihracatında bugün bulunduğu seviyenin çok daha üzerine çıkabilecek potansiyele sahip. Sadece bunu istemek ve gerekli adımları vakit geçirmeden atmak gerekiyor. Özellikle de büyük bir potansiyele sahip olan Uzakdoğu pazarında ihracatımızı geliştirilebilmesi için tüm ürünlerimize ilişkin karantina çalışmalarının tamamlanması gerekiyor.
Tarım sektörü ne yazık ki birden fazla sorunla karşı karşıya,
Uzun mesafeler, soğuk zincirdeki kopmalar, gümrük işlemlerindeki gecikmeler gibi lojistik sorunlar, ürünlerin tazeliğini ve kalitesini olumsuz etkilerken, üretimde ve ambalajlamada standartların olmaması, ürünlerin uluslararası pazarlarda rekabet gücünü azaltmaktadır. Yeni pazarlara giriş zorlukları, tüketici tercihlerindeki değişikliklere hızlı adapte olamama ve marka bilinirliğinin düşük olması gibi pazarlama sorunları da yaşanmaktadır. Hepsinden önemlisi döviz kurundaki dalgalanmalar, ihracatçıların maliyetlerini artırmakta ve karlılıklarını düşürmektedir. Dünya pazarlarında giderek artan koruma önlemleri rekabetizorlaştırırken, Türkiye’nin ürünlerinin daha rekabetçi olması için sürekli iyileştirme yapması gerektirmektedir.
Sorunların tespitiyle birlikte çözüm konusunda da hızlı hareket edilmesi gerekmektedir. Ekonomi yönetiminin bu alanda gerçekleştireceği yapısal iyileştirmenin yanında sektörün de kendisini gözden geçirmesi kaçınılmaz.
Soğuk zincir altyapısının güçlendirilmesi, ürünlerin tazeliğini koruyarak daha uzak pazarlara ulaşılmasını sağlayacaktır. Üretim, ambalajlama ve kalite kontrol süreçlerinde uluslararası standartlara uygunluk sağlanması, ürün güvenilirliğini artıracaktır. Hedef pazarların tüketici tercihleri ve beklentileri hakkında detaylı araştırmalar yapılması, ürünlerin bu yönde geliştirilmesine olanak tanıyacaktır. Ülke ve bölge bazında güçlü markalar oluşturulması, ürünlerin dünya pazarlarında daha iyi tanınmasını sağlayacaktır. Lojistik maliyetlerini düşürmek için multimodal taşımacılık, ortak taşımacılık gibi yöntemlerin kullanılması ve gümrük işlemlerinin hızlandırılması önemlidir.
Özellikle ihracatçıların karşı karşıya kaldığı döviz kuru dalgalanmalarının etkilerini azaltmak için finansal araçlar kullanılabilir ve ihracat gelirlerinin döviz cinsinden korunması sağlanabilir. Bununla birlikte; yeni çeşitler, daha dayanıklı ve verimli üretim yöntemleri üzerine Ar-Ge çalışmaları yapılması, üreticilerin bir araya gelerek pazarlık güçlerini artırmaları ve ortak pazarlama stratejileri geliştirmeleri önemlidir. Devlet, özel sektör ve üniversitelerin ortak çalışmalarıyla sektörün sorunlarına daha kapsamlı çözümler üretilebilir.Bu sayede Türkiye, hem kendi tüketim ihtiyacını karşılayacak hem de dünya pazarlarında daha güçlü bir konuma gelecektir.
2025 Yılı Sektör Öngörüleri:
2025 yılında sektörümüzde önemli gelişmeler bekliyoruz. Dünya genelinde gıdaya olan talebin artmasına karşın, küresel rekabette zorlaşma 2025 yılında kendisini daha da hissettirecektir. Bu nedenle üreticinin tarımın desteklenmesi konusundaki talebi ciddiye alınmalı ve bu konuda zaman geçirmeden adım atılmalıdır. Öte yandan tüketicilerin sağlıklı ve doğal ürünlere olan talebindeki artışa paralel olarak, organik üretime olan ilginin de artmasını bekliyoruz. Bununla birlikte, online satış platformlarının gelişmesiyle birlikte sebze ve meyve satışlarında e-ticaretin payı önemli ölçüde büyüyecektir.