Geçtiğimiz yıllarda tarımsal üretimde kendi kendine yeten hatta ihracat yapan Türkiye, günümüzde bazı ürünlerde ihracatını artırdığı için mutlu olurken, diğer yandan birçok tarım ürününü büyük oranda ithal etmek gibi acı bir tablo ile karşı karşıya. Önlem alınmazsa bu tablonun daha da kötü bir hal alacağı kaçınılmaz.
Peki neden böyle oldu? Dört mevsimi bir arada yaşayan, tarım topraklarının büyük bölümüne halen el değmemiş bu güzel ülkede biz neden tarımsal ürün ithal ediyoruz. Bu soruyu herkesin kendisine sorması lazım. Bunu yaparken de kendi hatalarımızı görmezden gelerek faturayı başkasına kesmemeliyiz. Aksi takdirde sağlıklı bir sonuca ulaşamayız.
Bana göre temel sıkıntımız planlamanın olmaması. Eğer ihracatçı olacağız diyorsak, Tarım Bakanlığı’nın sektör paydaşlarının da görüşünü olarak kısa orta ve uzun vadeli olmak üzere çok ciddi planlama yapması, hükümetin buna göre destek mekanizmalarını şekillendirmesi ve uygulaması lazım. Bakanlığın, ‘tarımsal üretim bu plana göre uygulanacak’ demesi halinde üreticinin ve çiftçinin bunun aksine hareket etmesi imkânsız. Bu nedenle Türkiye tercihini iyi yapmalı ve ona göre politikalar uygulamalı. Doğusunda Uzakdoğu ülkeleri, güneyinde Arap coğrafyası, batısında Avrupa pazarı ve Kuzeyinde Rusya Federasyonu gibi potansiyel pazarların bulunduğu ülkemiz tarımsal ürün üretiminde ve ihracatında bugün bulunduğu seviyenin çok daha üzerine çıkabilecek potansiyele sahip. Sadece bunu istemek ve gerekli adımları vakit geçirmeden atmak gerekiyor. Özellikle de Uzakdoğu pazarında ihracatımızı geliştirilebilmesi amacıyla, ihracat potansiyeli olan tüm ürünlerimize ilişkin karantina çalışmalarının tamamlanması gerekiyor.
Geriye dönüp baktığımızda; Tarım sektörü, her zaman elinde bulundurduğu yüksek oy potansiyeli nedeniyle siyasi partilerin ilgi odağı oldu. Siyasiler bu kesimden oy alabilmek adına çekinmeden popülist vaatlerde bulundular. İktidara gelenlerin de yine bu yönde uyguladıkları politikalar ve destekleme yöntemleri ile tarım sektörü üretenin kazandığı, kazandığıyla kendisini ve işini geliştirdiği bir sektör olmaktan uzaklaştı. Üretici açıklanan alım fiyatlarına bağımlı hale gelirken, yüksek enflasyon, döviz kurlarına bağlı olarak artan girdi ve işçilik maliyetleri ile zarar eden üreticilerden bazıları besilik hayvanlarını kesime gönderirken, kimisi de ağaçlarını kesmek zorunda kaldı. Sonuçta da tarımdan uzaklaşma başladı. Gençler atalarının arazilerini ekmek yerine, çok zor şartlarda yaşamayı göze alarak büyük şehirlere göç edip, hizmet sektöründe çalışmayı tercih eder oldular.
Bunda tarım arazilerinin miras yoluyla bölünerek, tarım yapılamaz hale gelmesinin de payı büyük. Ekilemez hale gelen bu arazilerin son yıllarda yapılaşmaya açılması da geri dönüşü zorlaştırıyor. Tüm bu olumsuzluklara karşın, bu durumu tersine çevirmek için hala zamanımız var. Yeter ki kararlı olalım ve sektörün geleceğini planlayalım. Ülkemizin tarım haritasını çıkarmak, üretim ve desteklemeyi buna göre yapmak artık kaçınılmaz hale geldi. Üreticinin bilinçlendirilmesi, verilecek desteklerle girdi maliyetlerinin düşürülmesi, desteklerin arazi başına değil üretimi teşvik edecek şekilde yapılandırılması ve mutlaka tarım sektöründe AR-GE’ye ağırlık verilmesi ilk akla gelenlerden.
UYMSİB olarak, bugüne kadar üretimde verimliliğin artırılması için birçok çalışmaya imza attık. Üyelerimize ve bölgemizdeki üreticilere yönelik doğru tarım uygulamaları hakkında bilgilendirme faaliyetlerini sürdürüyoruz. Bu yıl da odaklanacağımız en önemli konu başlıkları; gıda güvenliği, Ar-Ge faaliyetleri, Fuar organizasyonları yanı sıra sektörde meydana gelen ulusal ve uluslararası gelişmelerin takip edilmesi, reklam ve tanıtım faaliyetlerinin artırılması, sektör paydaşları ile iş birliği ve koordinasyon sağlamak üzere toplantı, seminer gibi etkinlikler düzenlemek.
Geride bıraktığımız Covid-19 pandemisi nedeniyle dünya genelinde özellikle gıda tüketiminin artması ve bu artışın devam edeceği yolundaki sinyaller ilerisi için umut veriyor. Öte yandan pandemi döneminin insanlara sağlıklı ve güvenilir gıdanın önemini bir kez daha göstermesi sektör ihracatının geleceği için olumlu gelişmeler. UYMSİB olarak 2023 ihracat hedefimizi geçen yıl olduğu gibi 175 milyon dolar olarak öngörüyoruz. İlk 10 aylık ihracat performansımıza ve kaliteli gıdaya olan talebin artacağı beklentilerine paralel olarak yıl sonunda hedefimize ulaşabileceğimizi düşünüyoruz. Ancak, tarımsal üretimin doğayla doğrudan ilgili olması, hava koşullarının üretimi ve hasadı olumsuz etkileme riskini her zaman göz önünde bulundurmalıyız.
Daha önce de belirttiğim gibi; AB ülkelerinde üretimin azalması ve savaş nedeniyle Rusya’ya uygulanan ambargonun Türkiye yaş meyve sebze sektörüne getirdiği avantajları elimizde tutabilmek için tüm kesimlere sorumluluk düşüyor. Dünyayla rekabet edebilecek koşullarla, daha iyisini üretmeli ve ihraç etmeliyiz.